Bartın’da 1 Mayıs kutlamaları saat 11.00 de Kemerköprü de buluşarak başladı. 12.00’de başlayan yürüyüşe kortejler halinde Bartın 1 Mayıs tertip komitesi bileşenleri KESK, Eğitim Sen, Eğitim-İş, ESM, BES, Genel Maden İş, Teksif, Bartın Belediye İŞ Sendikası, 2 Nolu Yol İŞ Sendikası, bazı siyasi partiler ve sivil toplum kuruluşları katıldı.
Cumhuriyet Meydanı’nda miting alanında toplanan kitleye Bartın 1 Mayıs tertip komitesi adına seslenen Eğitim Sen Şube başkanı İsmet İpçi şu konuşmayı yaptı. İpçi; “Merhaba dostlar, işçiler, emekçiler, gençler, kadınlar, emekliler. Merhaba! İnsanca bir yaşam mücadelesinde tek sermayesi emeği olanlar, Gelmiş geçmiş bütün değerleri yaratanlar. Merhaba! Gelecek güzel günlerin filizlerini yüreklerinde, beyinlerinde taşıyanlar, Merhaba! Emek, insan ve doğa düşmanı düzene itiraz edenler, Umudun resmini çizmek için alanları renklendirenler merhaba, Hepinizi sevgiyle, saygıyla selamlıyoruz. Hoş geldiniz.
Birlik, Mücadele Dayanışma Gününüz kutlu olsun.
Dünyanın ve yurdun neresinde olursa olsun yüreği aydınlık bir gelecek için çarpanlara buradan, emeğin kürsüsünden selam gönderiyoruz. Selam olsun! Çocuklarına onurlu bir gelecek bırakmak için direnlere, Sömürü, talan, yağma ve baskı düzenine direnenlere, sabahın sahiplerine bin selam olsun..
Dostlar, dünyada ve ülkemizde kapitalist barbarlığın yarattığı yıkımın faturası her geçen gün büyüyor.
Her baktığı yerde doların yeşilini, petrolün siyahını gören kapitalist barbarlık çarklarını milyonlarca işçiyi, emekçiyi her gün daha fazla sömürerek döndürmeye devam ediyor.
Savaş ve çatışmalarla, nükleer santrallerle, siyanürlü maden aramalarıyla atmosfere, toprağa saldığı zehirli gazlarla, atıklarla doğamızı mahvediyor.
İster mavi yakalı olalım ister beyaz yakalı. İster asgari ücretli olalım ister emekli.
İster küçük esnaf olalım ister çiftçi.. İster atık kâğıt işçisi olalım ister en temel hakkı olan barınma hakkı yok sayılan, “yurtsuz” bırakılan üniversite öğrencisi..
Hiç fark etmiyor. Her krizin faturası bizlere kesiliyor.
Her sabah yoksulluğun ve işsizliğin arttığı bir güne uyanıyoruz.
Geniş tanımlı işsiz sayısı 10 milyona dayandı. Çalışma çağında olan her dört kişiden biri işsiz. Her üç kadından biri işsiz. Her 3 çalışandan biri kayıt dışı çalıştırılıyor.
Çocuklarımızın geleceği MESEM ve CEDES projeleri ile karartılıyor.
Bu ülkede her beş çocuktan biri daha hayatının ilk baharında işçi olarak çalışıyor.
Çalışma yaşamı güvencesiz onlarca istihdam türü ile parça parça ediliyor.
Geçtiğimiz genel seçim öncesi söz vermelerine rağmen kaldırılmayan mülakat sistemi ile torpilin kapısı sonuna kadar açılıyor, liyakat yok sayılıyor.
Her gün ortalama beş canımız işçi cinayetleri ile aramızdan koparılıyor.
Maliyet gerekçesi ile alınmayan önlemler ve yapılmayan denetimler nedeni ile ülkemizin işçi cinayetlerinde Avrupa’da birinci, dünyada üçüncü olma tablosu değişmiyor.
Sendikal hak ve özgürlüklerimiz, toplu sözleşme ve grev hakkımız bir yana en temel insan haklarımız bile ayaklar altına alınıyor.
Dostlar, yıllardır hayata geçirilen IMF’siz IMF programı ile hepimize çalışırken yoksulluk, emeklilikte sefalet dayatıyorlar.
Ülkemiz “Asgari Ücretliler Ülkesi” ne dönüştürüldü.
Emeğin milli gelirden aldığı pay son yirmi yılın en düşük noktasına indi.
Açlık sınırı 24 bin TL’yi yoksulluk sınırı 65 bin TL’yi aştı.
Buna karşın her iki emekliden biri 10 bin TL aylıkla, 10 milyon asgari ücretli 17 bin TL ile yaşam savaşı veriyor.
Ortalama kamu emekçisi maaşı yoksulluk sınırının yarısına bile ulaşmıyor.
Gelir adaletsizliği uçurumu gittikçe büyüyor.
Toplumun en zengin yüzde 1’i toplam servetin yüzde 40’ını elinde tutuyor. %99’u olarak bizler ise geriye kalan yüzde 60’ı paylaşıyoruz.
Bizler hakkımızı aramayalım, birlik olmayalım diye her yolu mubah görüyorlar.
İnancımızdan dilimize, siyasi düşüncemizden cinsiyetimize her alanda ayrımcılığı kışkırtıyor. Bizi karşı karşıya getirmeye, bölmeye hatta düşmanlaştırmaya çalışıyorlar.
Bugün karşımızdaki tabloda bir tarafta karın tokluğuna çalışan milyonlar var.
Diğer tarafta faizden, ranttan, hazine garantili ihalelerden semirenler..
Bir tarafta her dördünden biri yatağa aç giren, bir öğün yemekleri tasarruf diye kesilen çocuklarımız var.
Diğer tarafta yurt dışında yat kulübünde yediği ıstakoz yemeğini sosyal medya hesabından paylaşanlar…Meclis bahçesinde kebap partisi verenler..
Dostlar, ekmeğimizin her geçen gün küçüldüğü,
Haklarımızın, özgürlüklerimizin ortadan kaldırıldığı,
Her seferinde bizim değil, sermayenin, patronların yüzünü güldüren
Bu bozuk düzen, bizim düzenimiz değil.
Bu düzene ARTIK YETER diyoruz.
Bizler;
Emeğin sömürülmediği, %1’in değil, %99’un mutlu yaşadığı,
Herkesin güvenceli, insanca çalıştığı bir işinin ve gelirinin olduğu,
Ekonomik krizlerin, salgınların faturasının emekçilere yıkılmadığı,
Sendikal hak ve özgürlüklerin önünün açıldığı, grevlerin yasaklanmadığı
Çocuklarımızın okula aç gitmediği, laik ve bilimsel eğitimden mahrum bırakılmadığı BİR ÜLKE İSTİYORUZ.
Bizler;
Kimsenin kimliğinden, inancından, cinsiyetinden dolayı haksızlığa uğramadığı,
Düşünmenin, düşünceyi ifade etmenin cezalandırılmadığı,
Kadınlara yönelik cinayet, şiddet, taciz ve tecavüzün son bulduğu, toplumsal cinsiyet eşitsizliğinin ortadan kaldırıldığı,
İstanbul Sözleşmesinin feshinin iptal edildiği, 190 sayılı ILO sözleşmesinin imzalandığı,
Eşit yurttaşlığın, barış ve kardeşliğin hâkim olduğu BİR ÜLKE İSTİYORUZ.
Dostlar; bunun yolu hep birlikte mücadele etmekten geçiyor.
Unutmayalım ki tarihin sayfaları omuz omuza verdiğimizde karşımızdaki engelleri kumdan kalelere dönüştürdüğümüz sayısız örnekle doludur.
Bozuk düzenin çarkları ile ezilen milyonlar olarak en son 31 Mart seçimlerine “BİZİ YOK SAYAMAZSINIZ, BİZ BURADAYIZ!” diyerek damgamızı vurduk.
Önümüzde yine çok zorlu bir süreç var.
Ama emeğimizi hedef alan saldırıların dalga kıranı yine bizleriz.
Emeğin birliği, halkların kardeşliği için,
Bilimden yana, aydınlık bir gelecek için umut yine bizleriz.
Yeter ki dünyanın en büyük korosu, emeğin çok sesli korosu olarak bizi bölmeyi, parçalamayı hedef alan oyunları boşa çıkaralım.
Yeter ki, yaşadığımız bu güzelim ülkeye özlenen baharı, beklenen aydınlığı getirmek için birlikte mücadele edelim.
Yeter ki GÜNDÜZLERİNDE SÖMÜRÜLMEYEN, GECELERİNDE AÇ YATILMAYAN,
EMEĞİN, EŞİTLİĞİN, ÖZGÜRLÜĞÜN, DEMOKRASİNİN, BARIŞIN, LAİKLİĞİN HÂKİM OLDUĞU BİR DÜNYA VE ÜLKE İÇİN omuz omuza verelim.
Hepinizi KESK Yürütme Kurulu adına tekrar sevgi ve dostlukla selamlıyorum. Hoşça kalın, umutla kalın, mücadele ile kalın” ifadelerine yer verdi