MAZBATASIZ VEKİL

    Seçim bitti, geçim başladı.

Ülkenin, halkın maddi manevi çözüm bekleyen bir yığın sorunu var.

Bartın’ın da öyle.

Sandığa giden seçmenler bu sorunları kim yarattıysa o çözsün dedi bir anlamda.

Veya muhalefetin çözebileceğine inanmadı, ikna olmadı ve mevcut yönetimden yetkiyi almadı.

Bartın’da da tablo değişmedi.

Zaten 2007’den bu tarafa vekillik bir AKP bir CHP olarak devam ediyordu.

Yine öyle oldu.

Bartın vekillerin birine iktidar (icraat) diğerine muhalefet (denetim) görevi vermeye devam etti.

Sadece değişen bir vekilin adı oldu o kadar.

Nihayetinde asıl mesele Ahmet’in, Mehmet’in, Ayşe’nin, Fatma’nın değil ülkemizin ve ilimizin kazanmasıysa eğer göreceğiz bakalım bu işin nasıl olacağını.

Bu dönemde verim düşüklüğü olacağına, beklentilerin karşılanamayacağına inancım tam lakin MHP’nin iktidar ortağı hüviyetinde olmasından dolayı Cemal Akın’a tevdi edilecek bir bakan yardımcılığı veya genel başkan yardımcılığı ya da bir başka üst düzey bir görev Bartın için büyük kazanç olacaktır.

Zaten şu durumda Cemal Akın mazbatasız vekil konumundadır.

BARTIN KAZANIR

 Bizzat şahit oldum, Kemer’deki ofisine her gün onlarca kişi geliyor.

Halen daha iş için, sağlık için kendisinden yardım isteyenler var.

Seçilemedim diye kimseyi geri çevirmiyor.

Seçilenlere gidin demiyor.

Üstelik milletin düğününde, cenazesinde yine o var.

Hani nerede seçilenler?

Herkesin acısını, sevincini paylaşabiliyorlar mı?

Bu alandaki faaliyetleri sadece yakınları ve yakın çevreleriyle mi sınırlı?

İşte verecekleri hizmet de öyle olursa diye Cemal Akın var.

Daha önce de yazdım.

Milletvekilliği zor iştir, kapasite gerektirir.

Öyle dükkân işletmeye benzemez.

Bu elbise herkese uymaz, herkesin üzerinde durmaz.

Kimine bol, kimine dar gelir.

Ama Cemal Akın’ın üzerine cuk oturuyor.

Sanki bu iş için dünyaya gelmiş gibi.

Halkla haşır neşir olmayı seviyor.

İletişim kanalları sürekli açık ve kolay ulaşılabiliyor.

Hizmeti Ankara’dan alıp Bartın’a getirebilecek potansiyeli, bilgisi, birikimi, deneyimi, tecrübesi, yeterliliği var.

Ben çok vekil gördüm, çok başkan gördüm.

Bu özellikler herkeste bulunmuyor.

Şöyle resimleri yan yana koyun, hangisinde milletvekili duruşu var bakın bakalım.

O nedenle MHP Lideri Devlet Bahçeli’nin de uygun görmesi ve tavsiye etmesi halinde bu dönemin yönetiminde değerlendirilmesi ve görev alması durumunda Bartın’ın bundan kazançlı çıkacağına inancım tamdır.

HER SAKALLI DEDENİZ DEĞİL

 Beni tanıyanlar bilirler, kimsenin 5 kuruş parasına tenezzül etmemişimdir.

1989’dan beri gazeteciyim ve etseydim bir yerimde mutlaka belli olurdu.

Tanımayıp da yahu kardeşim Cemal Akın’ı amma da övmüşsün, mutlaka bunun altında bir şey vardır diye düşünecek kişiler olursa onlara şunu söylemek isterim;

Bakın değerli kardeşim, benim için tek geçerli akçe vardır, o da hatırdır.

Hatırımı kazanmak da öyle kolay değildir.

Hatır dediysem öyle hak etmeyene değil tabii ki.

Hak etmiyorsa babamın oğlu olsa olmaz.

Her sakallıyı dedeniz sanmayın.

Bunu da beni de böyle bilin!

10 MİLYON DUYARSIZ İNSAN

 Ayakta duracak hali olmayan bir gözü görmeyen diğer gözü az gören 88 yaşındaki babam Ayhan Üçler yaşlılığa bağlı pek çok sorunu olmasına rağmen hasta yatağından kalkarak oy kullanmaya gitti.

Üstelik hem 14 Mayısta hem de 28 Mayısta.

Babamı ayaklandıran tabii ki oy kullanmanın vatandaşlık görevi olmasıydı.

Yaşlı ve düşkün olmasına rağmen vatandaşa yüklenen bir sorumluluğun bilinciyle hareket etti.

Kendini değil memleketin durumunu, gençlerin geleceğini düşünerek yaptı bunu.

Zaten bir ayağı çukurda, bu saatten sonra kendisi için ne isteyebilir ki.

Babam bu haliyle sandığa gidip ülkesinin kaderinde belirleyici olmaya çalışarak hastalıklı demokrasimize, oyunu kullanmayıp ülkesinin gidişatına seyirci kalanların görüp utanması gereken ibretlik bir duruş sergiledi.

14 Mayıs’ta gerçekleşen cumhurbaşkanı seçimi ilk turunda katılım oranı yüzde 87,04 olurken 28 Mayıs’taki ikinci turda katılım oranı yüzde 85,71'de kaldı.

14 Mayıs Cumhurbaşkanlığı seçiminde 1 milyon 36 bin 565 oy geçersiz sayıldı.

8 milyon 352 bin 496 seçmen sandığa gitmedi.

VATANDAŞLIK BİLİNCİ AŞILANMALI

 2. tur cumhurbaşkanlığı seçimi kapsamında toplamda 197 bin 874 sandık kuruldu. 64 milyon 197 bin 419 seçmenin 54 milyon 23 bin 616'sı oyunu kullandı.

Buna göre; oy kullanmayan seçmen sayısı ise 10 milyon 173 bin 803 olarak kayda geçti.

İlk tura göre 2 milyon kişi daha sandığa gitmemiş.

Oy kullanmayan seçmen sayısı azalacağı yerde daha da artmış.

10 milyon oldukça yüksek bir rakam.

Bu demektir ki ülkesinin geleceğiyle ilgili bu kadar duyarsız, ilgisiz, vurdumduymaz insanımız var.

Üstelik göstergelerin hiçbiri iyi göstermezken ve göçmen istilasından tutun da pek çok tehdit ve tehlikeye rağmen.

Böyle bir ortamda bile armudun sapı, üzümün çöpü deme lüksüne sahip bu kadar milyon insanımız var.

İki bacağı da diz üstünden kesik rahmetli annem de o haliyle çok defa tekerlekli sandalyesinden doğru oy kullanmıştı.

Babam gibi pek çok hasta ve yaşlı, elinde oksijen tüpüyle, koltuk değneğiyle, tekerlekli sandalyeyle en çok seçime katılmamız gereken bu seçimde sandığa koşarken daha çok aday beğenmeyip keyfe keder gitmeyenlere ne demeli?

Valla ben size bırakıyorum, ne derseniz deyin!

Şu hale bakın!

Yazık günah bu memlekete!

İSTİKRARA BAK

 Dolar, üzerindeki seçim baskısı kalkınca yükselişe geçti.

Bunu gören pek çok ürünün de fiyatı arttı.

Dolarla alakası olan da fırladı, olmayan da.

Mevduat ve kredi faizlerinde de yükseliş var.

1 Haziranda sordum hem de bir devlet bankasına, 100 bin liranın üzerine ayda yüzde 30-35, altına yüzde 21-25 faiz veriyorlar.

Dolar hesabının faizi de yüzde 50’lerde.

Buyurun buradan yakın!

Faizi düşürdük diyenlere, oy isterken istikrar diyenlere “istikrara bak, hizaya gel” demek mi lazım bilemedim.

Hayat pahalılığı, enflasyon, cari açık, bütçe açığı, iç borçlar, dış borçlar, faiz ödemeleri vesaire…

Bu ekonomik tablo ile bir yıl bile dayanmak çok zor.

Seçim ekonomisi açığı daha da büyüttü.

Bütün göstergeler olumsuz.

Kasanın tam takır kuru bakır olduğunu tahmin etmek zor olmasa gerekir.

Zaten bunu uzmanlar da açıkça söylüyor.

O nedenle ben ülkemiz adına üzüldüm ama Kılıçdaroğlu adına sevindim.

Galip sayılır bu yolda mağlup.

Devlet imkânlarını dibine kadar kullandılar.

Hiç adil ve hukuki bir yarış olmadı.

Bu kadar dağıtsam ben de seçilirdim.

Hem de havada karada.

EYT, 3600 gösterge, 7 bin 500’lük emekli maaşı, bedava doğalgaz, bol akçeli aflar, Suriyeliler, Afganlar, Pakistanlılar, Afrikalılar ve daha neler neler.

Bu saydıklarım en az 10 milyon oy eder baylar bayanlar.

Üstüne koy din, bayrak, başörtüsü, terör, kandil, mandil algılarını…

Durmak yok, yola devam.

Yürüyün be, kim tutar sizi demiştim.

Sayın halkımızı kimse tutamadı.

Maşallah!

Vallahi de maşallah billahi de maşallah!!!

Kim bozduysa o düzeltsin kardeşim.

Hadi bana eyvallah!!!

HAYIRLI KUTLAMALAR

 Seçim sonuçlarına sevinenler sokaklara döküldü, havai fişekli, davullu zurnalı kutlamalar yapıldı.

Kurbanda 15 bin lira bayram ikramiyesi istemeyen emeklilerin, bedava ev istemeyen depremzedelerin, ucuz mazot, elektrik, gübre istemeyen çiftçilerin, bize 8 bin 500 lira yeter diyen asgari ücretlilerin, 7 bin 500 lira neyimize yetmiyor diyen emeklilerin, et yiyemeyen, pazardan çıkma sebze meyve almak zorunda kalan dar gelirlilerin, milyonlarca mülteciyle birlikte yaşamaktan memnun olan kişilerin, adaletin bu kadarı bize yeter diyenlerin, soğan patates yerine İha, Siha, yol, köprü, tünel diyenlerin kutlamasıydı bu..

Bu arkadaşlar;

Doların 20 lirayı aşmasına, seçim nedeniyle devlet eliyle baskılanan fiyatların yeniden artmasına, maaşların erimeye devam etmesine, ülkemiz yol geçen hanı olduğu gerekçesiyle Türk vatandaşlarının vize engeliyle Avrupa ve Amerika’dan dışlanmasına, tanınmış sanatçıların bile konser için vize alamamasına, deprem enkazları önünde halaylar çekilerek seçim zaferi kutlaması yapılmasına da sevinmişlerdir muhtemelen.

Kutlamanız bol olsun sayın ahali!

En kötü gününüz böyle olsun!

KÖPEK CENNETİ

 Son günlerde bir arkadaşımla birlikte misafir gezdirdik.

Bartın, Amasra, Çakraz, Kurucaşile, Kapısu derken epey deniz havası aldık.

Amasra bir nebze iyiyse de Çakraz’dan başlayıp Kurucaşile ve Kapısu’ya kadar her yerde o kadar çok köpek var ki resmen sahil kesimini, yolları, plajları işgal etmişler, buraları köpek cennetine çevirmişler.

Yahu kardeşim anladık hayvan sevgisi var, son yıllarda yapılan yasal düzenlemelerle köpeklere dokunulmazlık kazandırdık tamam bunu da anladık da hiç mi aklınıza gelmez köpek seven var, sevmeyen var, ya olumsuz bir hadise yaşanırsa diye?

Nitekim pek çok şehirde böyle sorunlar yaşandı, çoğu çocuk olmak üzere pek çok insan yaralandı, öldü.

Birkaç şehirde yakın zamanda köpeklerden kaynaklı kuduz vakası da oldu.

Bölgemizde o kadar rahatlar ki yolun ortasında geziyorlar veya yatıyorlar.

Araba çarpmaması işten bile değil.

Barınaklar ne güne duruyor?

Hani aşılıyorduk, çipliyorduk, kısırlaştırma yapıyorduk.

Sorun azalacağı yerde çoğalıyor.

Sadece köpekler değil kedilerde bu güzergâhta bir hayli çok ve yollarda geziyor.

Hayvanlara da yazık, insanlara da!

Acı bir olay yaşanmadan önlem almak lazım.

Bizden söylemesi!