BU KAFAYLA BİZİ DAHA ÇOK SEL ALIR!

    Bartın’ı selden kurtarmak için uygulanan ırmak ıslah projesi suların bu tarafa geçmesini önleyeceği iddia edilen camların yerleştirilmesi aşamasında.

Camların altında fore kazıklar, kazıkların üstünde beton altlıklar var.

Burası Kanlıırmak caddesinden Gazhane’ye kadar yerin 20 metre altına inilerek beton duvarlarla kaplandı.

Bu sırada açığa çıkan moloz tabir edilen taş, toprak, kaya parçalarının bir kısmı ırmağa gitti.

Dökülen harçların atıkları da yer yer ırmağa aktı.

Buradaki yürüyüş yolunun bazı bölümlerinde bu harçlar betonlaştı.

Bu durum Gazhane yolunda oldukça belirgin.

Öyle ki sanki heyelan olmuş da taş, toprak, kaya olduğu gibi ırmağa akmış.

Harç atıklarının betonlaştığı yerler de oldukça berbat görünüyor.

Bir yandan yapıyoruz bir yandan yıkıyoruz.

Hep söylemiyor muyuz ırmak yatağı daraldı, dibi de doldu diye.

İşte ırmak yatağı böyle daralıyor.

Irmak dibi işte böyle doluyor.

Seli önleme projesi bu haliyle sele davetiye projesine dönüşmüş durumda.

Bartın Gazetesi yazdı.

Bartın Postası da yazdı.

Kimse görmüyor, bakmıyor, ilgilenmiyor diye bu kadarı da fazla değil mi?

Yazık günah!

YAPARSA REFİK AKMAZ YAPAR

 Bartın’da iyi şeyler de oluyor.

İlime bilime meraklı inançlı bir avuç genç kendisine biz böyle bir şey yapmak istiyoruz deyince Refik Akmaz’ın ellerinden tutup imkan tanımasıyla Bartın’da da artık teknoloji harikası 3D yazıcılar üretiliyor.

Marka yaratma konusunda yeteri kadar başarılı değiliz.

Plastikten hayal edebileceğimiz her şeyi yapabilen bu cihazlarla Bartın’ın adını pekala da duyurabiliriz.

İlimize özel hastane kazandıran ve son zamanlarda kişisel gelişim konferanslarıyla da adından söz ettiren Refik Akmaz akıllı cihazların üretimiyle bir ilke, bir yeniliğe daha imza atıyor.

Aynı şeyleri yaparak farklı sonuçlar alamayız.

Refik Akmaz gibi farklı şeyler yaparak farklı sonuçlar alanların sayısı artarsa Bartın bugünkünden çok daha ileride olur!

İNSANI KAZANMAYAN SEÇİMİ KAZANAMAZ!

 31 Mart seçimlerinde az farkla kazanan-kaybeden belediye başkanları, muhtarlar vardı.

Bunlardan biri olan Isparta Aksu’da son zarfa kadar giden seçimde halkın iradesi sadece bir oy farkla tecelli etti.

3-5-10-15-50-100 oyla neticelenen seçimler de oldu.

Hatta kafa kafaya çıkınca sonucun kura ile belirlendiği seçimler dahi var.

Bir oy bile belirleyici olabildiğine göre demek ki neymiş?

Siyasetle uğraşan, bir yere aday olan kişiler herkesle barışık olacakmış.

Varsa alınganlığı, dargınlığı, kırgınlığı bunu hemen giderecekmiş.

Alttan alacak, eleştiriye açık, hoşgörülü ve geniş yürekli olacakmış.

Kucaklayıcı olacakmış.

Herkesin belediye başkanı, herkesin meclis üyesi ve muhtarı olmak, olabilmek başka türlü nasıl mümkün olur ki?!

VE HOPARLÖR ÇALIŞTI!

 Bir yıllık Fırıncıoğlu döneminde moderinlik taslanıp cep telefonlarına alınınca devreden çıkarılan 100 senelik hoparlör uygulaması Rıza Yalçınkaya ile birlikte yeniden kullanıma girdi.

Bu sorun Yalçınkaya’nın seçim döneminde karşısına çok çıkmıştı.

O da “şehirde ne oluyor, ne bitiyor, kim ölüyor, kim kalıyor?” diye kulağıyla duymak ve bilmek isteyen, internetle haşır neşir olmayan önemli bir kitlenin talebine cevap verdi.

Her gün 5-10 dakika hoparlör duyurusu-ilanı kimsenin başını ağrıtmaz.

Hoparlöre varıncaya kadar şehirde baş ağrıtan öyle çok mesele var ki.

Baksanıza insandan çok araba var.

Yollar araçlara, kaldırımlar insanlara yetmiyor.

Sıkışıklık ve gürültü had safhada.

Son ses müzikle gezen arabalar, diskoyu aratmayan müzik evleri, ellerinde teyple gezen disko yayalar, havalı egzozlar, kural tanımaz motosikletler-skoterler, tımarhaneyi aratmayan görüntüler…

Hoparlör bunların yanında melek kalır!

HALK EKMEK BEKLENİYOR

 Eğer seçmenler tercih yaparken projeyi de dikkate aldılarsa halk ekmek projesi Yalçınkaya’ya hatırı sayılır bir oy getirmiştir diye düşünüyorum.

Öyle ya ekmeği yarı fiyatına almak yıllardır önü alınamayan bu enflasyonist ortamda dar gelirlilerin dar bütçelerine önemli bir katkı yapacaktır.

Yalçınkaya’nın ilk işleri arasında bu proje mutlaka yer alacaktır.

Sandıkta bıraktığı başkandan kendisine kalan 251 milyonluk borç hızını tabii ki kesecektir ama benim bildiğim Yalçınkaya belediye gelirlerini düzgün kullanır ve çok fazla sorun yaşamadan geçiş sürecini başarıyla tamamlar.

Bu süreçte imkanları çok geniş olan İstanbul ve Ankara belediyeleri de kendisine destek olursa bu şartlarda “bundan iyisi Şam’da kayısı” olur!

AYAKLAR YORGANI GEÇERSE…

 Yapılan açıklamalardan, asılan afişlerden-pankartlardan anlıyoruz.

500 milyon, 1 milyar, 3 milyar lira borcu olan belediyeler var

1 milyar lira borçla belediyeyi devralan Ankara Gölbaşının yeni başkanı her ay 13 milyon lira faiz ödemesi yapmak zorunda olmaktan söz ediyor ki bu resmen facia.

1400 personeli varmış ayrıca ve bu da mütevazi bir ilçe olarak Gölbaşı’na pek çok vilayeti geride bıraktırır.

Tablolar ortaya çıkınca belediyelerin nasıl da kötü yönetildikleri görülüyor.

Lüzumsuz işler.

Har vurup harman savurmalar.

Gösteriş, şatafat.

Eğer yolsuzluk da varsa ki tabii bunu ancak müfettişler belirleyebilir ve işte o zaman belediyelerin neden borç batağına saplandığı daha iyi anlaşılır.

Yalçınkaya aslında dua etsin 251 milyonla kurtulmuş.

Öyle kabarık faturalar var ki insanın memleket başı boş mu, kimse bunları denetlememiş mi, içinde tüyü bitmemiş yetim hakkı bulunan bu paraların hesabı sorulmamış mı diyesi geliyor!

Belediyeler ayaklarını yorganlarına göre uzatsalar hiç sorun olmaz ama geneli yereli bir savurganlıktır gidiyor!

Ondan sonra da böyle 70 sente muhtaç durumlara düşüyoruz, İMF’nin kardeşi Dünya Bankası’ndan kredi almak zorunda kalıyoruz!

İktidar adayı Bartın’da neredeyse 100 tane kelli felli proje açıkladı ya seçim döneminde de yazmıştım Ankara’nın durumu ortada, hangi birinize hangi parayı yetiştirecek demiştim.

Ayrıca gördük ki belediyenin kasası da tam takır kuru bakırmış.

Seçmen bunu anlamış ve akıllıca davranmış bu seçim projelerinin peşine düşmeyerek.

Ben hiç ihtimal vermedim de yine de şeş kaza kazansalardı ekonomik kriz edebiyatı yapıp işin içinden çıkarlardı herhalde.

Bartın Yalçınkaya ile tarihinin en doğru tercihlerinden birini yaptı.

Bunu taaa başından beri yazıyorum.

Seçmen beni haklı çıkardı.

Tarih de çıkaracaktır diye düşünüyorum!

ÇÖLDE SEL!

 Birleşik Arap Emirlikleri’ndeki selde bir, Umman’daki selde 20 kişi hayatını kaybetti.

Emirliklere son 75 yılın en yüksek yağışı düşmüş.

Batı Karadeniz’de baharda yaz havası yaşıyoruz.

Sıcaklık 30 dereceyi gördü.

Bahar nerede, ona ne oldu derseniz onu da ocakta şubatta yaşadık.

Mevsimler birbirine girdi.

Küresel ısınma, iklim değişikliği artık her geçen yıl kendisini daha fazla ve daha şiddetli felaketle gösteriyor.

Dünya giderek daha yaşanmaz hale geliyor.

Dünyayı yöneten belli başlı ülkeler ülkelerle savaşmayı, ülkeleri birbiriyle savaştırmayı bırakıp kafa kafaya vermeli ve bu soruna acil çözüm bulmalı.

Yoksa bizden sonraki nesiller çok lanet okuyacak!