ARAP SAÇI!..

   Kaldırımların yayalara, yolların sürücülere yetmediği neredeyse
insandan çok arabanın bulunduğu Bartın’da zamanında dışarıya
açılamamanın, yani hatalı şehirleşmenin sıkıntılarını yaşıyoruz.
Şehir öyle sıkıştı ki hem yollar tıkandı hem kaldırımlar.
Bu yetersizliğin üzerine hızla artan ve kontrol edilemez hale gelen
motosikletlerle skoterler de tüy dikti.
Pazar günleri bile Çatmaca Kemer arasındaki yolda bir kilometrelik
kuyruk oluyorsa varın gerisini siz hesap edin.
Trafiği kilitli, arap saçı olmuş bir şehir olduk.
Yani ortada büyük bir sorun var.
Bu sorunu vatandaş olarak ben mi çözeceğim?
Çözüm makamındakiler ne iş yaparlar?
Konuşurken mangalda kül bırakmayanlar hani neredeler?

BU NE PERHİZ BU NE LAHANA TURŞUSU?
 Emekli maaşlarının yetersizliği (özellikle 7 bin 500’lükler ve daha
alttaki dul ve yetimler için) iktidarın bile malumu.

Cumhurbaşkanı Erdoğan "Memurlarımıza zamlar gelirken,
emeklilerimize hiçbir şeyin gelmemesi olacak bir şey değil. Onları da
inşallah memnun edecek adımları atacağız " dedi.

(Ağustos 2023)
İktidar destekçisi MHP’nin lideri Bahçeli emekli maaşları için
düzenleme çağrısını bir kez daha yineledi. Bahçeli “Emekliye
iyileştirme samimi beklentimiz” dedi. (3 Ekim 2023)
Hal böyleyken muhalefet meclise “emekli maaşları yeniden
düzenlensin” önerisi getirdi.
Ne güzel.
İktidarla muhalefet aynı görüşte.
Bu şartlarda bu önerinin hemen kabul görmesi lazım değil mi?
Evet, öyle ama burası Türkiye.
Bizde böyle şeylerin tam tersi olur.

Bu önerge AKP ve MHP vekillerinin oylarıyla reddedildi. (4 Ekim
2023)
KİM SORABİLİR?

 Bu önergenin reddine oy verenler arasında büyük ihtimalle AKP
Bartın milletvekili de var.
Yoksa da çıksın “ben vermedim” desin.
Bu sayın vekile ilimize geldiğinde hangi gazeteci sorabilir;
“Partinizin söylemi başka icraatı başka. Eğer siz de red oyu
verdiyseniz neden verdiniz? Siz ve partiniz emeklinin durumu iyi,
maaş artışına gerek yok mu demek istiyorsunuz?”
Hadi gazeteciden geçtim hangi vatandaş bu soruyla vekilin karşısına
çıkabilir?
Siz zahmet etmeyin, ben söylerim.
Hiç kimse!
Sessiz, her şeye seyirci, sormayan, sorgulamayan, “ensesine vur,
ağzından lokmasını al” bir toplum haline geldik.
Durun bakalım ne olacak?
Umarım sonumuz bu söze atıfla anlatılan fıkraya benzemez!!

DEMOKRASİ MESELESİ

 “Rusların çok kitap okumalarına rağmen kendilerine rahat, huzurlu,
bolluk içinde, maaşları yeterli bir hayat sağlayamayan bir kişiyi neden
sürekli seçtiklerini anlayamadığımı, okuduklarını mı anlamıyorlar ya
da orada da mı muhalefet sorunu var?” diye yazmıştım.
Uzun yıllardır Moskova’da yaşayan sosyal demokrat arkadaşımız,
dostumuz Kubilay’dan beklediğimiz cevap gelmedi.
Durumunu anlıyoruz.
Bir şey dese bir türlü, demese bir türlü…
Yani aşağı tükürse sakal, yukarı tükürse bıyık…
O nedenle biz en iyisi kendi göbeğimizi kendimiz keselim.
Bu soruya verilecek en güzel cevap şudur;
Demokrasinin olmadığı yerde muhalefet mi olur!
Demokrasinin olmadığı yerde ne muhalefet olur, ne özgürlük olur, ne
basın olur, ne hak olur, ne de hukuk olur.

Mesele budur!

FATURANIN ADRESİ
Faizle çatır-çatır kavga ettik.
Faiz sebep enflasyon sonuç dedik.
Onu bütün kötülüklerin anası ilan ettik.
Nas var nas dedik.
Ne güzel indiriyorduk.
Sonra birden tersine döndük.
50’şerlik 100’erlik düşüşler gitti, 300’er 500’erlik çıkışlar geldi.
Demek ki izlenen politika yanlışmış.
İyi de size bunun yanlış olduğunu söyleyenlere kulak tıkıyordunuz,
demedik laf bırakmıyordunuz, “ben biliyorum ben” diyorsunuz!
Ne oldu şimdi?
Nası da faizi de unuttuk değil mi?
Ağzımızdan düşürmüyorduk şimdi anmaz olduk.
Peki, izlediğiniz yanlış politikanın sonucu ülkenin ve halkın gördüğü
zararın telafisi ne olacak?
Faturayı kim ödeyecek?
Neden bunun üzerinde durmuyoruz?
Bu faturayı faiz sebep enflasyon sonuç diyenlerin ve bunu
destekleyenlerin ödemesi gerekmez mi?

AYRIMCILIK!
Kök maaşı 7 bin 500 liranın altında olup da maaşı 7 bin 500 liraya
tamamlanan emekliler yaklaşık 8 aydan bu yana zam alamıyorlar.
Fiyatlar da maaşlar gibi yerinde dursa hiç sorun değil.
Ama sene başından bu yana makyajı TÜİK enflasyonu 61,5,
hissedilen gerçek enflasyon ben diyeyim yüzde 100 siz deyin yüzde
200.
Hal böyleyken maaşlara iyileştirme yani ara zam beklenirken vere
vere ara gazı verdiler.
Büyüklerimiz sağolsunlar lütfettiler 5 bin lira ikramiye takdir ettiler.
Onu da çalışan emeklileri ayrı tutarak!

Hem de çalışan emeklilerin neden çalışmak zorunda kaldıklarını hiç
düşünmeden, hesap etmeden.
Daha önce de ayrımcılığın pek çok örneğini görmüştük.
O nedenle ben kendi adıma hiç şaşırmadım.
Şimdi soru şu:
Paranın değeri her geçen gün düştüğü için bu 5 bin lira neye yetecek?
Ve fedâkarlığı neden hep emekliler yapıyor?
Kur korumalı mevduatla parası olanlara faizin faizini verirken iyi ama
ikramiyeden mahrum bırakılan 3 milyon küsur çalışan emekliye 5 bin
lira verirken kötü.
Emekliler keyfinden çalışmıyor ki.
Yapın şu durumda en düşük emekli maaşını en az 15 bin lira bakın
çalışan emekli sayısı jet hızıyla nasıl düşüyor.
Hesapsız kitapsız, ilimsiz bilimsiz, haksız hukuksuz yapılan o kadar
çok iş var ki, say say bitmez.
Biz “bu ne perhiz bu ne lahana turşusu” demekten yorulduk siz bunu
dedirtmekten yorulmadınız be kardeşim.
Son söz;
Emekliler sizin oyuncağınız değil.
Ya hiç vermeyin.
Ya da doğru düzgün verin!

CETVEL EĞRİ
Ben olsaydım…
7 bin 500 veya 10 bin verirdim.
Çalışan emeklilere de sizin ek geliriniz olduğu için hayat
pahalılığından çalışmayanlardan daha az etkilenirsiniz, bu yüzden size
de bunun yarısını veriyorum derdim.
Bir şey daha yapardım.
Maaşı az olana çok, yüksek olana da az verirdim.
Yani kademeli yapardım bu dağıtımı.
Kirada da aynısını yapar, herkesi yüzde 25 ile aynı kefeye koymaz,
oranları kiranın miktarına göre belirlerdim.
İşte böyle adaletli olurdu.
Hem böylece toplumda erozyona uğrayan adalet duygusu biraz olsun
ayağa kalkmış olurdu.

Bunları yapmak hiç zor değil.
Peki, neden yapmıyorlar?
Çünkü bu arkadaşların cetvelleri eğri!
Çizdikleri çizgi nasıl doğru olabilir ki?!!!

ÖRNEK VATANDAŞ
 Pazarda genelde 2,5 kilogramlık pet şişelerde 50 liradan satılan inek
sütünün fiyatı kilogramı 20 liraya geliyor.
Benim sütçü kıyımsız.
Yakın zamana kadar 5 kilogram süte benden 70 lira alıyordu.
Süte zam gelmiş, kaç para olacak şimdi dedim, 80 lira dedi.
Yani zamlı hali bile piyasadan 20 lira daha az.
Fırsatçılardan söz etmiştim ya önceki yazımda.
Bakın böyleleri de var.
Ama sayıları çok değil.
Bir bağı 10-15 liradan satılan maydanoz ve dere otunu 3-4 bağınıı 20
liraya verenler var.
Bunlar gözü gönlü tok olan, insaflı, vatandaşın halinden anlayan
pazarcılar, esnaflar.
Onlara ne kadar teşekkür etsek azdır.
Ahilik kültürü tam da böyle bir şey işte!
Örnek alınsalar keşke!

MİZAHİYAT!
 Yabancı bir mizah dergisinde (dış güçlere ait mizah dergisi) de
diyebiliriz bir duvar gazetesinin önünde okuyan sadece bir kişi, hemen
yanındaki başka bir duvar gazetesinin önünde ise okuyan onlarca kişi
karikatürize edilmişti.
Altındaki yazıyı çevirince şöyle bir sonuç elde ettim;
“İnsanları kandırmak, onlara aldatıldıklarını kanıtlamaktan daha
kolaydır.”
Gerçek anlamda gazetecilik yapmaya çalışanların işi işte bu kadar zor!
Takip edenler biliyor.
Vallahi göbeğimiz çatlıyor da yine de kimse bana mısın demiyor!!!

Ama şahsen ben müsterihim.
Vakti zamanı geldiğinde öbür tarafa gittiğimizde, buradan İstanbul’a
köprü olan bu kadar yazıdan çiziden sonra bana “biz seni gazeteci
yaptık, neden bu milleti uyarmadın” diye sormazlar herhalde!

MÜCBİR SEBEP?!
 Cumhurbaşkanı maaşına 43 bin lira zam yapıldı.
Bu yılın temmuz ayında yapılan ara zamla 101 bin liradan 140 bin
liraya çıkan maaş böylece 183 bin lira oldu.
Cumhurbaşkanlığı tarafından TBMM’ye gönderilen 2024 yılı bütçe
yasa teklifiyle Cumhurbaşkanı yıllık brüt maaş ödeneği 2 milyon 196
bin liraya çıkarıldı.
Bütçede yıllık gideri 12 milyar 283 milyon liraya yükselen sarayın
sadece günlük masrafı da 34 milyon 119 bin liraya denk geldi.
Bunun asgari ücretle geçinen 3 bin kişinin aylık maaşı olduğu
belirtildi. (Basından)

TEMİZ FUTBOL
 Futbolcuların maçlarda kendilerini çeken kameraların, tribünlerde ve
televizyon başında kendilerini izleyen milyonlarca kişinin gözleri
önünde aleni bir şekilde defalarca sahaya tükürmelerinden ifrit
olurum, bunu çok yadırgar, çirkin bulur ve ayıplarım.
Basketbolcular, voleybolcular, hentbolcular hadi neyse de uzun
mesafe koşucuları, maratoncular ve fazla koşarak efor sarf etmeyi
gerektiren diğer spor dallarında hiç futbolcular gibi tükürenleri
görmedim.
Dikkat edin bakın, hakemler de tükürmüyorlar.
Sahaya tükürmeyi ayıplı hareket sayıp yasaklamak, bunu kurala
bağlamak ve önce uyarı sonra sarı sonra kırmızı kart şeklinde
cezalandırmaya gitmek lazım.
Sporcular rol model konumundadır, örnek olmaları gerekir!
Değil mi ama?!